
"Edebî Sanatlar" Çalışmasını Sunarken...
Nasıl ki “Bal bal
demekle ağız tatlanmaz” , “edebî sanatlar, edebî sanatlar” demekle de sanat olmaz. Başka deyişle
edebî sanatların ne olduğunu - ne olmadığını bilmek sanat yapmak için yeterli
olmayabilir. Bilmek yetmez uygulamak gerekir. Yaygın bir benzetmeyle söylersek
nasıl ki tarif ile yüzme öğretilemezse edebi sanatları ezberlemekle de edebi
sanat yapılamaz. Yüzmek suda, denizde
öğrenildiği gibi edebî sanatlar da uygulamalarla öğrenilir.
“Edebî Sanatlar” başlığı altında yaptığımız bu çalışmamızda
okuyucuları suya sokacak değiliz. Kıyıda dolaşacağız. Açık deyişle edebi
sanatlarla ilgili tanımları ve kısa örnekleri sıralayacağız.
İnternet ortamından, edebî sanatlarla ilgili olarak yaptığımız
alıntıların, derlemelerin sadece bir fikir verebileceğini, cesaret
verebileceğini söyleyebiliriz. Yani, bazı okuyucular yüreklenerek denize
açılabilir.
Ben öğrenciliğimde bu kıyılarda çok dolandım; ama nedense uzaklara
açılamadım. Enginlere açılmam şöyle dursun enginlerde olanları da göremedim.
Edebî sanatları tamamen unuttuğumu söylersem değerli
hocalarıma nankörlük yapmış olurum. 1963 ve 1964’de Bursa Eğitim Enstitüsünde
değerli hocamız şair ve yazar Mehmet Aydın Bey bizleri “şiir koylarında”
yüzdürdü. Değerli hocamız Bahattin Arık Bey, Nedim’den Beşir Fuat’a kadar şair ve yazarları ayrıntılı
olarak bize tanıttı. Tevfik Fikret’in sanatını sanki yaşıyormuş gibi öğretti
bize. Aşiyan’dan tüm “Boğaziçini
seyrettik. Boğaz sularında yüzmedik ama... Ne diyordum? Nankörlük etmeyeyim.
Hocalarımız edebî sanatları öğrettiler bize; ama ben bunca sene içinde unuttum.
İnternet Okyanusunun kıyılarında gezerken edebî sanatlarla
ilgili çalışmalara da göz gezdirdim. Kıyılar kirlendi, kıyılar tanınmaz halde;
ya da yaşlandık, biz eski biz değiliz.
Kıyılardan enginlere bakınca adalar, adacıklar gördüm. Bu adalarda olmak istedim. Benzetmelerde aşırıya gitmek iyi değil. Açık açık yazayım: Kuran-ı Kerim’deki sanatları fark ettim. Okuyucular da fark etsin diye bunları “Ek okuma” başlığı altında derleyip ekledim. Ayrıca diğer adacıklarda şair ve yazarların tüm eserleriyle incelendiğini de gördüm. Zaman olursa bu adacıklara da uğrayabilirim. Yalnız, yüzme bilmediğimi, denize açılamayacağımı ima ile olsa bile söyledim. Onun için “ada sahillerinde dolaşmak istiyorum.”
Kıyılardan enginlere bakınca adalar, adacıklar gördüm. Bu adalarda olmak istedim. Benzetmelerde aşırıya gitmek iyi değil. Açık açık yazayım: Kuran-ı Kerim’deki sanatları fark ettim. Okuyucular da fark etsin diye bunları “Ek okuma” başlığı altında derleyip ekledim. Ayrıca diğer adacıklarda şair ve yazarların tüm eserleriyle incelendiğini de gördüm. Zaman olursa bu adacıklara da uğrayabilirim. Yalnız, yüzme bilmediğimi, denize açılamayacağımı ima ile olsa bile söyledim. Onun için “ada sahillerinde dolaşmak istiyorum.”
Bu çalışmamı Gencal’ın
Notları’ında niye yayınladığıma gelince, onu da anlatayım:
Edebî sanatlar sözü
güzelleştirme, etkili ve kalıcı kılma aracıdır. Yani edebî sanatları
öğrenmek amaç değil, olsa olsa bir araçtır. Durum böyleyken edebî sanatlar, sınavlarda
lise öğrencilerinin, hatta ortaokul öğrencilerinin karşısına çıkıyor. Öğrenciler sınav kaygısıyla
bu sanatları okumaya çalışıyorlar.
Divan edebiyatında bazı şair ve yazarlar sırf sanat yapmak
için çabalamışlardır. Bunları incelemenin ne yararı olduğunu anlamış değilim. Bence
“Divan Edebiyatı” yalnız üniversitelerde ele alınmalıdır. Bu düşüncemizi
belirttikten sonra, bazıları bu çalışmamızda bütün sanatlara değinmemizi
yadırgayabilirler. Yadırgamasınlar; çünkü “Gencal’ın
Notları” üniversiteliye de, liseliye de, ortaokulluya da... kısaca herkese
açıktır. Herkesin, kapasitesine göre yararlanmasını diliyoruz.
“Öğretmenler,
öğrettikçe öğrenen ulvi cahillerdir.”der adını unuttuğum bir bilge. Ben de edebî
sanatları öğrettikçe öğrenmeye çalışacağım. Daha doğrusu unuttuklarımı öğreneceğim.
Allah ömür verirse bir gün de uygulayabilirim inşallah.
Edebî sanatlar genel
olarak mecazlar, anlam sanatları ve söz sanatları olmak üzere üç kümede ele alınmaktadır. Aşağıda
adları yazılı sanatlar size bir “tık”
kadar yakın olsun isterim.
İçtenlikle belirteyim ki, ben de sözde sanat yaparak bir
sunuş yapmak istedim; ama “ağzıma burnuma bulaştırdığımın” farkındayım. Kusura
bakmayınız. Doğal, içten anlatımın dışına çıkılırsa işte böyle olur. Onun için
size ders olsun. Ders olsun ki öğrendiğiniz sanatları öylesine gelişi güzel
sözlerinizin arasına, arasına katmayasınız. Lokmaları çiğnemeden yutmayasınız.
Daha ne diyebilirim. Anlayana sivri sinek saz...
Sabahattin Gencal, Başiskele-Kocaeli

Edebî Sanatlar
Edebî Sanatlar
- Mecaza Dayalı Sanatlar
- Teşbih (Benzetme)
- İstiare (Eğretileme)
- Mecaz (Değişmece)
- Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)
- Kinaye (Değinmece)
- Tariz (Tersini Söyleme)
- Teşhis (Kişileştirme)
- İntak (Konuşturma)
- Anlama Dayalı Sanatlar
- İham
- Tevcih
- Tevriye (İki Anlamlılık)
- İstihdam
- Tenasüp (Uygunluk)
- Leff ü Neşr (Sıralı Açıklama)
- Tecahül-i Arif (Bilmezlikten Gelme)
- Hüsn-i Ta’lil (Güzel Neden Bulma)
- Sihr-i Helâl
- Mübalağa (Abartma)
- Tezat (Zıtlık)
- İstidrak
- İdmac
- Tekrir (Tekrar Etme)
- Nidâ (Seslenme)
- İstifham (Soru Sorma)
- Rücu (Geriye Dönme)
- Tefrik
- Kat (Kesme)
- Terdit (Geri Çevirme)
- İltifat
- Telmih (Anımsatma)
- İrsal-i Mesel (Atasözü Söyleme)
- İktibas (Alıntı Yapma)
- Söze Dayalı Sanatlar