25 Temmuz 2015 Cumartesi

İstifham

Edebî Sanatlar 
Anlama Dayalı Söz Sanatı
İstifham (Soru Sorma)

 Anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap bekleme amacı gütmeden, duyguyu ve anlamı güçlendirmek için sözü soru biçiminde yöneltmeye istifham (soru sorma) denir.
Başka bir anlatımla söylersek, istifham “soru” demektir. Hayret, şaşırma, hüzün, nefret gibi değişik duyguların etkisi ile ortaya çıkan bir sanattır. Şair, okuyucunun dikkatini çekmek için bu duygularını soru şekline getirerek istifham yapar. İstifhamda sanatçı soru sorar, ama bu sorusuna cevap beklemez, çünkü sorunun cevabını kendisi bilir. Soru ile amacı yukarıda da belirttiğimiz gibi heyecan ve duyguları açığa çıkarmaktır.

İstifham Sanatına Örnekler:

“Her gün bu kadar güzel mi bu deniz
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?”

Bu dizelerde şair, denizin ve gökyüzünün güzelliği karşısında duyduğu heyecanı, hayranlığı soru sorarak anlatmış, okuyucunun dikkatini bu güzelliklere çekmek istemiştir. Dikkat ederseniz dizelerde soru var, ama bu soruya bir cevap bekleme yoktur.

“Ben mi çıldırmışım, sen mi delirdin
Yalvaran sesimden bu kaçışın niye”

Yukarıdaki dizelerde de istifham vardır. Şair, sevgilinin kendisine iltifat etmemesini, kedisine karşı acımasız davranmasını soru sorarak anlatmak istemiştir.

 Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
(M. Akif Ersoy)

Olur mu dünyaya indirsem kepenk
Gözyaşı döksem Nuh Tufanı’na denk?
(N. Fazıl Kısakürek)

Hani o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken veda busemi
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?
(F. Nafiz Çamlıbel)

Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi
(Karacaoğlan)

Soru yoluyla duyguyu güçlendirme sanatı olan istifhamda  sorular, cevap gerektirmeyen sorular olabildiği gibi cevap gerektiren sorular şeklinde de olabilir.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze, ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüğüm tarumar?
(Şair, kuşların neden döndüğüne, cenazenin nereden çıktığına, gördüğü kaçıncı darmadağın bahçe olduğu sorularına cevap arar.)
Aynı şekilde aşağıdaki örneklerde de cevap gerektirsin veya gerektirmesin soru sorma sanatına (istifham) başvurulmuştur.

Demedim mi nazlı yârim ben sana?
Çok muhabbet tez ayrılık getirir.

Vermez miyim ömrümü?
Peşin sıra gelmez miyim?
Yığılmış kederlerine,
Ben de derman olmaz mıyım?
Not
Soru sorma varsa orada istifham vardır. Bununla birlikte, soru sorarken, şair, sorduğu şeyin cevabını bilip de bilmezlikten geliyorsa orada istifhamla beraber tecahülüarif sanatı da bulunur.
Ayrılmış sevgili oyuncaklardan Kırmış küçücük şişelerini. Ve her şeyden ve her şeyden sonra Bu eller miydi Allah’a açılan?
Burada şair, Allah’a açılan ellerin çocuk elleri olup olmadığını sorarken hem istifham hem de tecahülüarif sanatı yapar.












Test



1.Aşağıdaki dizelerin hangisinde ayraç içinde verilen sanat yoktur?


A) Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş
(Mürsel mecaz)
B) Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü
(Tezat)
C) Sardı katil gece dünyayı siyah bir kefene
Bir emel yıldızı göz kırpıyor ancak aradan
(Teşhis)
D) Öyle bir boşandın ki çöle benzer ömrüme
Bir Nuh tufanı oldu, sel değil, sağanak değil
(Telmih)
E) Çiziyorum havaya dünyamı bir çiçekle
Ve hayran bakıyorum bu rüya gibi şekle
(İstifham)
*
2.Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

Açıklama:
Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar çok tutuşan ateşlere su fayda vermez.

Yukarıdaki beyitte, açıklama göz önüne alınarak, aşağıdaki söz sanatlarından hangisine yer verilmemiştir?

A) Mübalağa
B) Açık istiare
C) Hüsn-i Ta’lil
D) Nida
E) İstifham
*
3. Gözyaşım damlaydı, sel oldu artık
       O sele kapılıp çağlar mısın sen?
Bu dizelerde aşağıdakilerin hangisinde verilen edebi sanatlar vardır?
A)   Teşhis (kişileştirme) – teşbih (benzetme)
B)   Mübalağa (abartma) – istifham(soru sorma)
C)   Tevriye – istiare (eğretileme)
D)   Kinaye – tecahül-i arif (bilmezlikten gelme)
E)   Tezat (karşıtlık) – teşhis (kişileştirme)
*
4.     Güneş güler, kuşlar uçar havada
Uyanırlar nazlı nazlı çiçekler
Yalnız mısın o karanlık yuvada
Yok mu seni bir kayırır, bir bekler

Bu dörtlükte aşağıdaki söz sanatlarından han­gilerine yer verilmiştir?
A) Teşhis - cinas                             
B) Teşhis - istifham
C) Tenasüp - tevriye                        
D) Cinas-tenasüp
E) İstifham –tevriye

*


Cevap anahtarı: 1. A, 2. E , 3. B, 4. B,

=================
Kaynaklar:
http://www.derszamani.net/istifham-sanati-nedir-ornekleri.html
http://www.edebiyatfakultesi.com/edebi-sanatlar/istifham-soru-sorma-sanati
http://www.edebiyatogretmeni.org/istifham-soru-sorma/


Ek Okuma



Kur’an’da İstifham Uslûbu
Sahip AKTAŞ


İlahi maksatları insanlara bildirmek üzere nazil olan Kur’an’ı Kerim, bu amaçları
doğrultusunda Arap dilinde var olan birçok edebî ve belâğî üslubu kullanmıştır. Kur’an-ı
Kerim’in kullandığı bu üslûplardan biri de istifhamdır.
...
 “Bir şeyi bilmeyi isteme” anlamına gelen istifhâm, Kur’an söz konusu olunca gerçek anlamıyla algılanılması uygun düşmez. Çünkü Allah’ın bilmediği bir şey yoktur ki; Allah onu bilmek istesin. Dolayısıyla Kur’an’da varid olan istifhâm ayetleri, mecazî anlamlar içermektedir. Neredeyse Kur’an’ın altıda birini kaplayan bu istifhâm ayetleri müfessirler tarafından değerlendirilirken (her ne kadar birbirine yakın anlamlar içerseler de ) otuzdan ziyade farklı anlamlara (kınamak, emir, neyih, olumsuzluk, ifhâm v.s. gibi) gelecek şekilde yorumlanmıştır.
 Kur’an-ı Kerim’in istifham üslubunu kullanırken soru ve cevap arasında bulunması
gereken münasebeti de göz ardı etmemiştir.
...
Cürcânî da istifhâmı şöyle tanımlamışdır:
 “ İstifhâm, zihinde bir şeyin suretini, şeklinin meydana gelmesidir.”
 Ayrıca istifhâmın, kişinin kendisinde bulunmayan bir haberi talep etmesi manasında istihbardır diyenler olduğu gibi istifhâm ile istihbar arasında farkın olduğunu söyleyenler de olmuştur.
Buna göre istihbar, ilk olarak bir haberi sormak demektir. Verilen haber yeterince anlaşılmadığından tekrar sorulup izahat istenirse buna da istifhâm denir.
Kur’an ilimleri literatüründe sualden ziyade istifhâm kullanılır.
 Sual ile istifhâm arasındaki fark ise: İstifhâm, kişinin bilmediği veya şüphelendiği konularla sınırlı iken, sualde kişi hem bildiği hem de bilmediği konuları sorabilir.
...
Kur’an’da İstifhâm Üslûbu

Sözden kastedilen gayeyi elde etmeye en yakın ve dinleyiciler üzerinde en etkili olan bir tarzda dizilen kelimelere dökülen manaya üslûp denir. Başka bir ifadeyle, yerine ve zamanına göre yapılan değişik konuşma şekillerine veya yazı ile ifade edilen manalara üslûp denir.
 Bu üslûbların pek çok çeşidi vardır. Bunlardan biri de istifhâm üslûbudur.
İstifhâm üslûbu: Herhangi bir şeyi sorarak öğrenmeyi sağlayan üslûba denir. Başka bir tanıma göre: kişi cevabını bildiği bir konuyu soru şekline sokarak söylemesine istifhâm (sorusorma) sanatı denir. Kişi ifadeyi soru şeklinde düzenlemkle karşısıdakinden cevap beklemez.Sözü daha etkili kılmak, okuyucunun dikkatini, işlediği konuya daha iyi çekebilmek için bu yola başvurur.
...
Kur’an, indiriliş gayelerinigeçekleştirmek için birçok üslûb kullanmıştır. Bu uslûblardan biri de istifhâm üslûbudur.
Kur’an’da sual kökünden türemiş 130 kadar lafız geçer. Bu, Kur’an’da sormanın vesoruşturmanın her şekliyle bir öğrenme ve öğretme, bir yetişme ve yetiştirme metodu olarakkullanıldığını gösterir.
Kur’an, muarızlarını tuttukları yolda şüpheye düşürmek için onlara sualler tevcih etmiştir. Onlara doğrudan sorular sorduğu gibi, geçmiş peygamberlerin kıssalarında da benzer sorular yönlendirmek suretiyle muarızlarını, münakaşa yapan iki taraf karşısında seyircidurumunda bırakarak kendi durumlarını kendilerine seyrettirmiştir.
İstifhâm üslûbunun Kur’an’da çokça kullanılması, kullanılmasını gerektiren nedenlerin çokluğu ve manalarının çeşitliliğiyle temayüz etmiş bir üslûb olarak, yaklaşık 1260 ayettevarit olmuştur. Biz bunu Kur’an’ın bütün ayetlerini oluşturan 6232 ayetle karşılaştırdığımızda, Kur’an’da ne kadar çok geldiğini göreceğiz. Kur’an’da istifhâm üslûbunun gelmesindeki bu çokluk, onun kuvvetine, yaptığı tesirin derecesine ve onugerektiren nedenlerin çokluğuna delalet eder.
Kur’an’ın Mekke’de nazil olan ayetleri, istifhâmın en hoş çeşitlerini, vicdanı ve ruhu en çok etkileyeni ihtiva eder. Kur’ân’ın Mekkî ayetlerinin pek çok yerinde bu üslûblar peş peşegelmektedir.
Örnek 1: “Biz Müslümanları suçlular gibi yapar mıyız hiç? Neyiniz var, nasıl hüküm
veriyorsunuz? Yoksa sizin bir kitabınız var da onda mı (bu hükümleri) okuyorsunuz?”

Örnek 2: “(Allah ) onu, yedi gece, sekiz gün ardı ardına onların üzerine saldı. O kavmi
orada, içi boş hurma kütükleri gibi serilmiş görürsün. Onlardan hiç geri kalan görüyor
musunuz?”
Örnek 3: “Nankörlere ne oluyor ki sana doğru koşuyorlar? Sağdan, soldan ayrı ayrı
gruplar halinde (gelip başına üşüşüyorlar). Onlardan her biri, nimet cennetine sokulacağını
mı umuyor? Hayır! Öyle şey yok!”

 Mekkî olan bu ayetlerde ve diğer bir çok ayetde41 istifhâmın aldığı belâğî manalar olan
inkâr, tehdit, kınama ve taaccübü açıkça görmekteyiz.
...
1. KUR’AN'DA BELAĞAT AÇISINDAN İSTİFHAM

1.1.Kur’an’da Sual Ve Cevaplar
Sual(istifhâm), Kur’an-ı Kerim’in neredeyse altıda birini teşkil etmektedir. Bu suallere bazen cevap verilmiş ancak bu cevap olması gerekenden kısa veya uzun olmuş, bazen verilmesi gereken cevap terk edilmiş, bazende verilen cevapda kapalılık meydana gelmiş, bazen de bir suale iki cevap verilmiş ya da sual zikredilmeden cevap zikredilmiştir.
İşte biz de burada edebiyat harikası olan Kur’an-ı Kerim’de, bu sualler ve cevaplararasında belağat açısından olması gereken uyumun olup olmadığını veya olması gereken uyum yok gibi görünüyorsa bunun nedenlerinin neler olduğunu irdlemeye çalışacağız.
Soru ve cevap arasında uyumluluk meydana gelsin diye, asıl olan, sorunun aynısının cevap içerisinde tekrar edilmesidir.
 A, yoksa sen, Yusuf musun? dediler. Ben" أَإِنَّكَ لَأَنتَ يُوسُفُ قَالَ أَنَاْ يُوسُفُ وَهَـذَا أَخِي ... :
Örnek 1
Yusuf ‘um, bu da kardeşim, dedi."
Cevap cümlesindeki أنا (ben), sorudaki أنت (sen)dir. Şu gelen ayette de sorunun aynısı cevap içerisinde tekrar edilmiştir.
Örnek 2:
"Allah, peygamberlerden şöyle söz almıştı:
Bakın, size Kitap ve hikmet verdim;imdi yanımızda bulunan (Kitap)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona mutlaka yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı? demişti. Kabul ettik! dediler."
Cevap içerisinde sorunun tekrar edilmesi, olması gereken bir tekrardır. Fakat daha sonraları bunun yerine cevap harfleri getirilmiştir. Bununla tekrardan kaçınmak ve ifadedeihtisar kast edilmiştir. Bu cevap harflerinden birisi olan بلى menfi cümlenin başına gelen istifhâm edatının cevabında gelir.
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا :
Örnek 1
"Rabbin, Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve: Ben sizin Rabbînîz değil miyim? diye onları kendilerine şahid tutmuştu. Evet, (buna) şahidiz! dediler." Ayeti gibi.
...
Örnek 2
 " ْمَعَن Cennet halkı, ateş halkına seslendi: Rabbimizin bize va'd ettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size va 'd ettiğini gerçek buldunuz mu? (Onlar da): Evet, dediler."
Yine asıl olan, cevabın suale benzerliğidir. Yani sual isim cümlesi ise cevap isim cümlesi, fiil cümlesi ise cevap da fiil cümlesi olmalıdır.
...
1.1.1.Sualin Hemen Akabinde Cevabın Gelmesi
Kur’an’da bazen sorulan sualin cevabı hemen akabinde gelmiştir.
Örnek 1:
"Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki: O ikisinde büyük günah ve insanlara bazı yararlar vardır. Fakat onların günahı yararından büyüktür. Ve sana Allahyolunda ne vereceklerini soruyorlar. De ki: Af (yani ihtiyaçlarınızdan fazlasını veya helal ve güzel olan şeyleri verin!)"
Sualden hemen sonra gelen bu cevapta, infak edilecek nesneninmiktarını öğrenmek istiyor ve onu soruyorlardı. O miktar malın bütünü mü yoksa bir kısmı mıydı? İşte cevap da buna göre verilmiştir: İhtiyaç fazlası.
Örnek 2: "De ki: Göklerde ve yerde olanlar kimindir? Allah'ındır, de."
Örnek 3: "De ki: Göklerin ve yerin Rabbi kimdir? De ki: Allah!"
 Bu ayetlerde cevap sualden hemen sonra gelmiş ve soruyu soran kişi tarafindan verilmiştir. Sual açık seçik olup hiç kimsenin red edemeyeceği bir cevabı varsa, yukarıdakiayetlerde görüldüğü gibi, o cevap soruyu soran kişiden gelir. Çünkü konu o kadar açıktır ki muhatabın o cevabı kabul edip ikrarına gerek yoktur. Yani muhatap inkâr etse de etmese dekonu açıktır ve bundan başka cevap yoktur. Buna göre muhatapların cevabını beklemek yerine, soruyu soran kişinin cevap vermesi daha fesahatlı olmaktadır.
...
1.1.2.Cevabın Sualden Ayrı Olması (Munfasıl Cevap):
 Kur’an’da suallere verilen cevap eğer sualden hemen sonra gelmezse buna munfasıl cevap denir. Bu da iki şekilde olmaktadır:
a. Sual İle Cevabın Aynı Sûrede Olması

Kur’an’da bu suallere verilen munfasıl cevaplar bazen sualin hemen akabinde olmasa dasualin geçtiği sûrenin başka bir ayetinde geçmektedir.
Örnek 1: "Dediler: Bu elçiye ne oluyor ki yemek yiyor, çarşılarda geziyor?"ayetindeki sorunun cevabı aynı sûrede bulunmaktadır: "Senden önce gönderdiğimiz bütün elçiler de yemek yerler, çarşılarda gezerlerdi."
Örnek 2:"Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki topluluktan hangisi (tek Allah'a inananlar mı, yoksa Allah'a ortak koşanlar mı) güvende olmaya daha layıktır?"
Bu ayetteki sorunun cevabı bir sonraki ayette zikredilmiştir: "İnananlar ve imanlarını bir haksızlıkla bulamayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır."
...
b. Sual İle Cevabın Ayrı Sûrelerde Olması
 Kur’an’da bu suallere verilen munfasıl cevaplar bazen de başka sûredeki bir ayetdegelmiştir.
Örnek: "Onlara: Rahman'a secde edin! dendiği zaman: Rahman nedir? Senin bize
emrettiğine secde eder miyiz hiç? derler."
Bu sualin cevabı bir başka surede, Rahman sûresinde verilmiştir: "Çok merhametli (Allah), Kur'an'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı(konuşup düşüncelerini açıklamayı) öğretti."
1.1.3.Sual Zikredilmeden Cevabın Verilmesi
Kur’an-ı Kerim’de bazen herhangi bir sual zikredilmeden sorulabilecek veya sorulmuş suallere cevap verilmiştir.
Örnek 1: "Allah sizin imanınızı zayi edecek değildir."
Bu, kıblenin değiştirilmesinden önce, Beytu'l-Mukaddese yönelip namaz kılanların namazları nasıl oldu? sualinin cevabı olmaktadır.

1.1.4.Bir Suale İki Cevabın Verilmesi
Kur’an’da bazen bir suale ehemmiyetin dolayı iki cevap verilmiştir.
Örnek:
“Ve dediler ki: Bu Kur'an iki kentten, büyük bir adama indirilmeli değil
miydi?”
Hz. Peygambere inanamayanlara göre Kur’an ya Mekke'nin zenginlerinden Velid b.Muğire'ye veya Taifin zenginlerinden Urve es-Sakafî'ye indirilmeliydi. Velid b. Muğire şöyle demişti: Kureyş’in büyüğü ve efendisi olan ben yahut Sakîf’in ulusu Ebu Amr b. Umeyr esSakafî dururken Kur’an Muhammed'e mi inecek? Hâlbuki Allah nazarında yükseklik, zenginlik veya soyluluk ile değil, belki takva iledir. Kaldı ki Hz. Muhammed, soy itibariyle de onların en şereflisi idi. Fakat anne ve babadan yetim kalmış, ayrıca zengin de değildi.
Söz konusu sualin başka sûrelerde iki cevabı bulunmaktadır: "Rabbinin rahmetini onlarmı bölüştürüyorlar?"
 "Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Seçim, onlara ait değildir."
Allah dilediği insanları seçip peygamber yapar. Vahyine kimi layık görürse onu seçer.

1.1.5.Cevabın Sualden Fazla Olması
Kur’an’da bazen suale veilen cevap çeşitli amaçlar doğrultusunda sualden daha uzun tutulmuştur.
Örnek 1: "Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?"
 sualinin cevabı:
"De ki: Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarıyor."
Örnek 2: "Sağ elindeki nedir ey Musa?"
sualinin cevabı: "(Musa) Dedi: O, asamdır. Ona dayanıyorum ve onunla davarıma yaprak silkeliyorum ve onda benim daha birçok ihtiyaçlarım var (onunla birçok ihtiyacımı gideririm)."
Burada Allah ile daha fazla muhatap kalmak ve hitap lezzetine ermek için cevap uzatılmıştır.
...
1.1.6.Cevabın Sualden Az Olması
Kur’an’da bazen suale verilen cevap sualden daha ve kısa tutulmuştur.
Örnek: "De ki: Onu kendi tarafimdan değiştiremem."
Bu, "Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir.” ayetindeki ifadenin cevabıdır. Bu cevapta değiştirmenin (tebdil) cevabı varsa da başka bir Kur'an'ın getirilmesinden söz edilmemiş, onun cevabı verilmemiştir.
Suyûtî noksan cevap için bu ayeti misal olarak vermiştir. Fakat bu cevap, konumuz olan istifhâmın cevabı değildir. Bu olsa olsa istemek manasına gelen sualin cevabıdır ki bu sual de emir kipiyle ifade edilmiştir.
1.1.7.Suale Mücmel Cevap Verilmesi
Kur’an-ı Kerim muhatabının amacını göz önünde tutarak bazen sorulan suale mücmelcevap vermiştir.
 Örnek: "Sana ruhtan sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ilimden pek az bir şey verilmiştir."
Yahudilerin bu sorudan gayeleri, Hz. Muhammed'i cevap vermekten aciz bırakmak ve ona karşı sert bir üslûb kullanmaktır. Çünkü ruh kelimesi insan ruhuna, Kur'an'a, İsa'ya, Cebrail'e, başka bir meleğe, meleklerden bir gruba müştereken ıtlak olunan bir kelimedir. Hz. Peygamber, Yahudilere bunlardan hangisi ile cevap verse, o değildir diyeceklerdi. Bu nedenle verilen cevap kapalı (mücmel) bir cevap olup bu kapalılık, onlarınoyunlarını bozan bir oyundur.
1.1.8.Suale Gereken Cevabın Verilmemesi
 Asıl olan, cevabın suale mutabık olması ve uygun gelmesidir. Fakat bazen cevapverilirken sualin gerektirdiği cevaptan sapılır ve ondan vazgeçilir. Onun yerine verilen cevap ile sualin istendiği şekilde sorulmadığına dikkat çekilir. Sekkakî buna uslüb-i hekîm adını vermektedir.
"?Ey Musa)Alemlerin Rabbi nedir)"... وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ : diyen Firavuna, Hz.
Musa'nın diliyle şöyle cevap verilir:
"(Musa): Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir."
Ayette geçen ما mahiyet ve cinsten sual etmek manasında kullanılmıştır.
Bu sual Allah Teala hakkında yanlış olduğundan, buna cevap veren kişi (Hz. Musa) de sualin nasıl sorulması gerektiğini bildiğinden, cevap verirken sualden sarf-ı nazar etmiştir.
...
1.2. İstifhâmın Aldığı Manalar

İstifhâm, aslî manasından ayrılarak sözün gelişinden, siyak sibaktan anlaşılan başka manalara mecazen delalet eder.İstifhâm suretinde gelen ifade, bu mecazî manalar vasıtasıyla yeni bir belağî, edebi meziyet alır ve manasının güzelliği artar. Bu manalar aslîmanadan daha büyük ve daha önemli olabilir.
Örnek 1: "Musa'nın haberi sana geldi mi?" ifadesi, istifhâmın cevabını muhatabın aklına yerleştirmek konusunda daha belağatlıdır. Çünkü birisi arkadaşına “Falan haber sana ulaştı mı?” sorusunu sorduğunda, arkadaşı onun kastettiği ve söyliyeceği haberi öğrenmek için nasıl dikkat kesilirse, söz konusu ayette de soru karşısında muhatab, Hz. Musa (as) olayının haberini öğrenmek için dikkat kesilmiştir. Buna göre ifade, istifhâm uslübunu ihtiva etmişse de maksat haberdir ve haber verilen şeyi muhatabın aklına yerleştirmektir. Şayetmaksat istifhâm olsaydı cevap, Allah tarafindan değil de, Peygamber (muhatab) tarafindan verilmiş olacaktır.
(Not: Yalnız ara başlıklar alınmıştır)
...
1.2.1.İstememek, Hoş Görmemek (الإنكار )
...
1.2.2. Olumsuzluk ( النفى )
...
1.2.3. Akıldan Uzak Görmek ( الإستبعاد )
...
1.2.4. Kınama, Azarlama ( التوبيخ التقريع التبكيت )
...
1.2.5. ‘İtab, Serzeniş ( العتاب )
...
1.2.6. Onaylatma ( التقرير )
...
1.2.7. Hayret, Şaşma ( التعجيب , التعجب)
...
1.2.8. Hatırlatma (التذآير)
...
1.2.9. İftihar,Övünmek (الإفتخار)
...
1.2.10. Bir Şeyin Şiddetini Artırmak (التفخيم)
...
1.2.11. Dehşete Düşürmek, Korkutmak (التهويل, التخويف )
...
1.2.12. Teshil, Tahfif, Kolay Gösterme (التسهيل , التخفيف)
...
1.2.13. Tehdit Etmek (الوعيد , التحذير)
...
1.2.14. Teksir, Çoğaltmak (التكثير)
...
1.2.15. Eşitlik (التسوية)
...
1.2.16. İhbar, Haber Verme (الإخبار)
...


1.2.17. İfham, Bildirme (الإفهام)
...
1.2.18. Emir (الأمر)
...
1.2.19. Uyarmak (التنبيه)
...
1.2.20. Teşvik Etmek (الترغيب)
...
1.2.21. Nehiy (النهى)
...
1.2.22. Dua (الدعاء)
...
1.2.23. İstirşad, Doğruyu Gösterme (الإسترشاد)
...
1.2.24. Arzu Etmek (التمنى)
...
1.2.25. Bir Şeyin Geciktiğini Bildirmek (الإستبطاء)
...
1.2.26. Tahdid, Bir Şeyi Sertçe İsteme (التحضيض)
...
1.2.27. Arz, Kibarca İsteme (العرض)
...
1.2.28. Bilmez Görünmek (التجاهل)
...
1.2.29. Yüceltmek (التعظيم)
...
1.2.30. Küçümsemek (التحقير)
...
1.2.31. İktifa, Yetinme (الإآتفاء)
...
1.2.32. Ünsiyet Peyda Etmek (الإيناس, الإستثناس)
...
1.2.33. Alay Etmek ( التهكم- الاستهزاء )
...
1.2.34. Te’kid (التأآيد)
...
1.2.35. Acı Duymak, Kederlenmek (التفجع)
...
1.2.36. Ümitsizliğe Düşürmek (الإياس)
...
1.2.37. Ümitsizlik ( اليأس )

Değerlendirme:

Kur'an ilimleri ile meşgul olan âlimler ve belâğat erbabı, istifhâmın mecazen aldığı değişik manaları kolay bir şekilde anlamak için onlardan örnekler zikretmişlerdir. Yani omanaları, verdikleri misallerle sınırlamamamışlardır. Çünkü istifhâmın manaları hasredilemez, kalıplar ve kaidelerle dondurulamaz.
Şüphesiz Kur'an'da, istifhâmın mecazen aldığı manaları, yukarıda maddeler halindezikrettiklerimizle sınırlamak doğru değildir. Buna göre, bu manaları maddeler halindesunmamız istifhâmın ifade ettiği birbirinden farklı manaları ortaya çıkarmak içindir. Maddeler halinde ele aldığımız bu manalar arasında tedahüllerin olduğu, izahtan varestedir. Aynı şekilde, herhangi bir ayette geçen istifhâmı bu manalardan sadece birisine hasretmek de doğrudeğildir. Bu istifhâm, sadece takrir, taaccüp veya teşvik manası içindir denilemez. Çünkü oistifhâm, birden fazla manayı verebilir.
Bu husustaki temel kaide şudur: Bu mecazî mananın tayini, kelamın siyakına, sözü söyleyen ya da dinleyenin ruh haline (zevkine) ve muktezayı hale tabidir. Ayrıca bu manaları kelamdan çıkarmak ve idrak etmek,' kişinin edebî bilgi ve zevkine bağlıdır.
İstifhâmın hakiki manasından çıkması, acaba istifhâm manasının mevcut olup yanına başka manayı alması şeklinde midir yoksa istifhâm manasının tümden kaybolması ile mi oluyor? Bu ikisinden birisini iddia etmek doğru değildir. Çünkü istifhâm manası, tesviye manasında görüldüğü gibi, tümüyle kaybolurken bazen bu mana kalır ve ifade ikisine de ihtimalli bir durum arz eder. Yani hakikî ve belağî istifhâm birbirine mütedahil ve birisi diğeri ile mümteziç bir hal alır. Bu ise derinlemesine incelemeyle ve teemmül ile belirlenir. Fakat istifhâmdan elde edilen bu manalara rağmen ifade yine istifhâm olarak kalmaktadır. Yani belâğat erbabının ifadesiyle sıdk ve kizbe ihtimalli bir haber olmamaktadır.

Sahip AKTAŞ,Fırat Üniversitesi  Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, 2006; Sayfa: IX + 98

https://garibantavuk.files.wordpress.com/2012/08/kuranda-istifham-uslubu.pdf


Paylaşmak güzeldir.