29 Eylül 2015 Salı

Dilin Özellikleri



Dilin Özellikleri

  •   Doğallık
  •   Canlılık
  •   Ulusallık ve sosyallik
  •   Seslilik
  •   Birleşme

Dil, canlı bir araçtır; insanlara, bireylere hizmet eder; fakat insanların keyfine bağlı değildir. İnsanlar dili istedikleri biçime sokamaz; ona değişik bir şekil veremez. Her bireydilin kurallarına dikkat etmeye, onun doğasına uymaya, onun kanunlarına boyun eğmeye mecburdur.


Dil kuralları, dilin kuruluşunu, yapısının biçimini gösterir. Bu kurallar, bir milletin dil zevkinin, dil anlayışının, kendine özgü dil tutumunun, kendi dil dünyasının-düşüncesinin yarattığı formüllerdir.

http://turk101.cankaya.edu.tr/uploads/files/Dil.pdf

*


Dilin bazı özellikleri vardır:

Dil bir anlaşma aracıdır. İnsanlar duygu, düşünce, istek ve kanılarını dil aracılığıyla karşısındaki insanlara anlatmaktadır.

Dilin temeli bilinmeyen bir zamanda atılmıştır. Dilin ne zaman doğduğu, nasıl doğduğu kesinlik kazanmamış bir konudur.

Dil bir kurallar dizgesidir. Her dilin kendine özgü kuralları vardır. Ağızdan çıkan her ses konuşmayı oluşturmaz. Bu sesler belirli kurallar doğrultusunda yanyana gelerek seslemi (hece), sesletimlerin yanyana gelmesi sözcükleri, sözcüklerin yan yana gelmesi cümleleri (tümce) oluşturmaktadır. İşte bu yanyana gelişler bir kurallar zinciri doğrultusunda olur. Yargı bildiren bu cümleler de isteklerin anlatılmasını sağlar.

Dil sosyal bir kurumdur. İnsan sosyal bir canlıdır. Tek başına yaşamaz, yaşayamaz. Bir toplum içinde toplumla birlikte yaşamak zorundadır. Onun kullandığı dil de sosyal bir kurumdur. İnsan konuşma yetisiyle doğar; ama kullanacağı dil doğduğu toplumda vardır. Yani birey dili hazır bulur. Dil, bireylerin üstünde, toplumun malı olan ve bütün toplumu içine alan bir kurumdur.

Dil kültürün aynasıdır. Dil bir toplumun kültürünün özelliklerini kendisinde taşır. Kültürün önemli bir öğesi olan dil aynı zamanda kültürün gelişmesini sağlar. Kültürün gelecek kuşaklara taşınması dilin yardımıyla olur.

Dil doğal bir araçtır. Dil insanların kullandığı herhangi bir araca benzemez. İnsan kendisinin ürettiği araçlara istediği biçimi verebilir, onu yönlendirebilir; ama dilin doğallığı buna engel olur. Dilin kendi kuralları vardır. İnsanlar bu kurallara uyarak dilden yararlanabilirler. Dil yapay bir araç değildir. Ortak dil olarak oluşturulmaya çalışılan Esperanto dilinin kullanılmayışının, yaygınlaşmamasının bir nedeni de budur. Dil maddi bir araç gibi oluşturulamaz. Oluşturulmaya çalışıldığı zaman doğallığı yok olur, kendi kendini üretmez .

Dil düşünceyi etkilemektedir. Düşüncenin mi, dili; dilin mi düşünceyi doğurduğu tartışılan bir konudur. Bu iki kavramın da birbirini etkilediği bilinen bir gerçektir. Dil zenginliği düşünce zenginliğinin bir göstergesidir. Bir dilin bilim dili olmadığını ileri sürmek, o dili konuşan insanların bilim üretmediklerini kabul ettikleri anlamına gelmektedir.

Dil canlı bir varlıktır. Dil kendi kuralları doğrultusunda gelişen canlı bir varlıktır. Dil de canlı bir varlık gibi doğar, büyür, gelişir, değişir ve ölür. Bunun en güzel örneği dili oluşturan öğelerden sözcüklerin zaman içinde uğradıkları değişikliklerdir. Günümüzde,Türkiye Türkçesinde değişikliğe uğramış veya kullanılmayan birçok Türkçe sözcük vardır. Bugün kullanılan Türkçe de zaman içinde dilin kendi kuralları doğrultusunda değişecektir. Dilin donup kalması
olası değildir.

http://www.edebiyol.com/dil_nedir.html
*

Dilin özellikleri

Anlaşma aracıdır 
Dilin birinci ve asıl fonksiyonu anlaşma aracı olmasıdır. Ancak onun vasıta olma halini yanlış anlamamak lazımdır. Zira dil tabii bir vasıtadır. Gelişigüzel bir vasıta, maddi bir vasıta, gelip geçici iğreti bir vasıta, bir alet değildir. Dil, canlı bir vasıta gibidir. İnsanlara, fertlere hizmet eder; fakat insanların, fertlerin keyfine tabi değildir. İnsanlar, onu istedikleri biçime sokamazlar, ona değişik bir şekil veremezler. Onu olduğu gibi kabul etmeğe,onun hususiyetlerine dikkat etmeye, onun tabiatına uymağa, onun kanunlarına boyun eğmeğe mecburdurlar. Dilin bütün hayatı kendiliğinden oluşur. Onun doğuşu ve ortaya çıkışı da, tabii şekilde vuku bulmuştur, hayatı ve kullanılışı da, tabii bir şekilde cereyan eder.
İnsanlar aynı mekanda saatlerce, günlerce, aylarca, hatta yıllarca birlikte kalsalar bile duygu ve düşüncelerini belirtmedikleri zaman aralarında bir mesaj akışı sağlanamaz. Duygular, düşünceler, istek ve arzular ancak açığa vurmak suretiyle başkalarına taşınabilir.
Bu ise iletişimi ortaya çıkarır.
İletişim, bir duygunun, bir düşüncenin bir zihinden başka bir zihne aktarılmasıdır. İnsanlar, aralarında iletişimi sağlamak için çeşitli metotlardan faydalanırlar: Dil, işaretler, jest ve mimikler...vb. gibi. Çağın teknik gelişmelerine göre bunlara başkaları da ilave edilebilir. Ancak şu bir gerçektir ki insanlar arasında anlaşmayı sağlayan en kolay ve en etkili anlaşma aracı dildir. İnsan, en mükemmel varlık olduğu için, onun kullandığı anlaşma aracı da, kendi tabiatına uygundur.

Tabiilik
Dilin en önemli özelliklerinden birisi de tabii bir varlık oluşudur. Toprak tabii, at, tabii; araba ise yapmadır. Biz, toprak yapamayız, ama toprağı ihtiyacımıza göre şekiller vererek kullanırız: Kerpiç, kiremit, tuğla...gibi. Araba ise yapmadır. Bu yüzden ona istediğimiz rengi, şekli, kısaca her tasarımı verebiliriz. Ya ata? Ata istediğimiz şekli vermeye kalkarsak atı da kaybederiz. Dil de tıpkı at gibi tabiidir, yani yapma değildir. Dil yapma olsaydı, insanlar farklı farklı dillerle konuşmak ve yazmak yerine ortak bir dil yaparlar, onu kullanırlardı. Nitekim Esperanto da bu sebeple kullanılamamıştır.

Kuralları vardır
Her dilin kendine özgü kuralları vardır. Bu kurallar dilin tabiatından ortaya çıkmaktadır. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse biz önce kuralları koyup bu kurallara göre dili şekillendirerek konuşmuyoruz. Mevcut kuralları ,dilin tabi yapısından tespit ediyoruz. Mesela; Türkiye Türkçesinde fiilin şimdiki zamanda yapıldığını belirtmek için - yor ekini kullanıyoruz. Bizim bu eki değiştirmek gibi bir tasarrufumuz olamaz. Dilin yapısı,kuralları ve kelime hazinesi, milletin anlayışı, dünya görüşü ve felsefesiyle yakından Dilin yapısı, kuralları ve kelime hazinesi,milletin anlayışı, dünya görüşü ve felsefesiyle yakından hareketli bir hayat yaşayan bir milletin meramını anlatmak için zamanı yoktur. Bu sebeple yerine göre gel, sor, al, yaz, bil ... kelimeleri bir isteğin ifadesi için yeterli olmaktadır.

Canlıdır
Dil, kendi kanunları içerisinde yaşayan canlı bir varlıktır. Canlıların ortak özelliklerinden olan doğma, büyüme, gelişme gibi özellikler dil için de geçerlidir. Kelime ihtiyaçtan ortaya çıkıyor bir süre kullanılıyor ve belli bir zaman sonra kullanımdan kalkıyor. Mesela; kağnının kullanımdan kalkmasıyla birlikte kağnı kelimesi ve kağnıyı oluşturan parçaların her birine verilen adlar da kullanımdan kalkmaktadır. Yalnız bu demek değildir ki şimdi her birine verilen adlar da kullanımdan kalkmaktadır. Yalnız bu demek değildir ki şimdi kendi zamanının dilidir. Hiç kimse geçmiş bir devrenin de, gelecek bir zamanın da dilini kullanamaz. Ölü bir kelimeyi zorla günlük dile sokmaya çalışmak bir ölüyü diriltmeye benzer ve bir netice vermez. Mesela, aslı Arapça olan kitab kelimesini biz kitap şeklinde kullanıyoruz. Eski Türkçede kitabı ifade eden bir betik kelimesi varsa biz bu kelimeyi niçin kullanmıyoruz, demek dilin canlılık özelliğine uymaz.

Gizli anlaşmalar sistemidir
Dilin doğuşu konusunda çeşitli teoriler ortaya atılmıştır ve bu değerlendirmelerle ilgili tartışmalar da devam etmektedir. Acaba ilk insanlar nasıl anlaşıyorlardı? Niçin milletlerin dilleri farklı farklıdır? gibi soruların sayısını artırabiliriz. Bunun gibi sorulara verilecek cevaplar da birbirinden farklı olacaktır. Şurası bir gerçektir ki bir dildeki kelimeler ve kelime dizileri konusunda o milletin bütün fertleri tarihin bilinmeyen döneminde gizli bir anlaşma yapmışlardır. Aynı nesne için Türkler taş derken Araplar hacer, Farslar seng, Ruslar kamin, İngilizler stone demişlerdir. Böylece her kavmin ayrı bir dili olmuştur. seng, Ruslar kamin, İngilizler stone demişlerdir. Böylece her kavmin ayrı bir dili olmuştur ve temayüllerinin ayrılığındandır. Her millet kainatı kendisine göre seslendirmiş, aynı eşyaya her millet ayrı seslerle karşılık icat etmiştir.

Milletin ortak malıdır
Kendi kanunları içinde yaşayıp giden tabii ve canlı bir varlık olarak dil, insanın üzerinde, ferdin üstünde daima müstakil bir hüviyete, ayrı bir benliğe sahiptir. Dil bazı insanların veya zümrelerin değil, bütün bir milletin ortak malıdır. O yalnız yaşayan neslin değil, ecdadın da, torunların da üzerinde hakkı olan derinliğine ve genişliğine bütün bir millet malıdır, millet emanetidir, millet mirasıdır, millet istikbalidir.

Sosyal bir kurumdur
Dil tek tek fertleri değil bütün bir milleti ilgilendirir. Millet olmanın da birinci vasfı aynı dili konuşmaktır. Milletin sahip olduğu değerler içerisinde dil birinci sırayı almaktadır. İnsanın, milletin sosyalliği kadar dil de sosyaldir.


*

Dilin özellikleri
1) Dolayımsallık: Dil hem bir malzeme, hem de bir araçtır. İhtiyaç, duygu, düşünce vb. bildirirken kullandığımız dil; kelime hazinesi, söz dizimi gibi ögelerle kendi malzemesini sunar.
2) Toplumsallık: Dillerin varoluşu toplumlarla mümkündür. Diğer bir deyişle dil, toplumsallığın, birlikte yaşayışın bir sonucudur.
3) Bireysellik: Dilleri geliştiren, zenginleştiren, bu dili konuşan "insan" faktörüdür ve dili kullanma "tarzları" bireylerde farklılık gösterebilir.
4) Göstergesellik: Ses boyutu ve içerik boyutu olarak ikiye ayrılabilir. Ses boyutu gösteren, içerik boyutuysa gösterilendir.
5) İletişimsellik: Diller, iletişim ihtiyacını gidermek için önemlidir.
6) Ereksellik: Diller, çeşitli ihtiyaçların bildirilmesi için önemlidir.
7) Süreçsellik: Diller süreç içerisinde zenginleşebilir veya yok olabilir. Dilin canlılığı, bu süreçle doğrudan ilgilidir.
8) Birikimlilik: Diller birikimlidir. Yüzyıllar öncesinde kullanılan söz dizimleri, kurallar üzerine yenileri eklenerek zenginleşir.
Dilin belirleyici özellikleri
Bir dildeki konuşma dili ve yazı dili o dil sisteminin çeşitlenişleridir. Her şeyden önce konuşma dilimiz, yazı dilinin morfolojik ve sözdizimsel kurallarına dayanır. Bu durumların çoğunluğunda kuralların bazılarının dil bilgisi ve sözdizimsel açıdan yerine getirilmesi göze çarpmaktadır.  Özneyüklem ve nesne gibi belirli standartlaşmış sözcük sıralamalarına uyulur. Ama konuşma dili başka koşullar altında meydana geldiği için bir dizi kendine özgü özellik durumları söz konusu olmaktadır. Bu özellik durumları doğal dil edinimi ile öğrenilir ve konuşma süreci esnasında bilinçli olarak algılanamaz. Bu özellikler, özellikle dilsel durumun algılanmasına bağlıdır. Sesbilimsel anlama, nüanslamanın ve duyguların ifadesinin kendilerine özgü olabilirliklerini sunmaktadır.
Konuşma dili, kalıcılığı olmayan bir araçtır. Bundan dolayı konuşmacı tarafında kısıtlı bir öngörü kapasitesi ve devam eden iletişimdeki katkıyı sağlamlaştırma zorunluluğu doğmaktadır. Bu durum ara vermeksizin konuşma hakkı kaybedilmeden gerçekleştirilir. Ayrıca anlama ve anlaşılır olma konusunda başka talepler olacaktır. Bu talepler zaman baskısı olmaksızın kaleme alınmış ve keyfi olarak sık sık okunabilen yazılı metinler olabilir. Kendiliğinden oluşan bir dil karşılıklı iletişime dayalıdır. Dinleyici, konuşmacının katkılarının gerçekleşmesine geri bildirimler aracılığıyla sanki konuşmacının kendisiymiş gibi katılır, örneğin bu geri bildirimler “hımm” gibi ünlemler veya mimikler olabilir. 
Konuşmacının yaşı, sosyal statüsü, cinsiyeti, lehçe bölgesi, tutumu ve davranışı gibi durumlarda iletişim için “Konuşma durumu” büyük oranda etkilidir. Buradaki “konuşma durumu” hangi bağlamda kim ile konuşulduğunu ifade eder. Birçok sözlü açıklama, sözlü olmayan eylemler ve ortak tecrübeler üzerine uyarılar aracılığıyla arttırılabilir.
*


**********************************************************************

Paylaşmak güzeldir.